Tanıyanlar bilir , biraz keyfime düşkünüm. Çok şükür işim gücüm bu keyifleri sürmek için bana yeterli zamanı ve kaynağı sağlıyor , belki de ben öyle kurguladım bilmiyorum.
Neden Siyaset? sorusu 15 Ağustos günü Ankara’ya DEVA Partisi Genel Merkezi’ne giderken kendime sormadığım bir soruydu. Hep ucundan , kenarından baktığım , ama mevcut hali ile içinde olmamın çok mümkün olmadığı bir alan.
Belki sadece kenardan bilmişlik taslamak her zaman daha rahat geldi.
Toplu bir mülakattan sonra Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan , Teşkilat Başkanımız Sayın Nihat Ergün ve Genel Sekreterimiz Sayın Sadullah Ergin’in karşısında tek tek mülakatlar. Sanırım Nihat Bey sordu. Neden Siyaset yapmak istiyorsunuz? diye.
Birkaç saniyelik bir duraksama , sonra “emri hak vaki olunca eğer siyaset yapmamışsam gözüm açık gider” dedim. İyi ki sordular ve benim gibilere bu alanı sonuna kadar açtılar.
Neden DEVA? sorusunun cevabı basit. DEVA olmasa bu satırları yazmayı bırakın , düşünmek bile mümkün olmazdı.
Detayı aşağıda.
Fena olmayan bir mahallede , fena olmayan şartlarda büyüdüm. O zaman da fakirlik vardı tabi ama yoksunluk yoktu. Hep devlet okullarında okudum. Devlet beni meslek sahibi yaptı. O meslek hayatımı , gelirimi , standartlarımı değiştirdi. Sadece çalışmam yetti.
Şimdi bir fakir çocuğunun sadece çalışması yetmiyor maalesef. Üstün zekalı olup çobanken sınavda birinci olanları kastetmiyorum elbet. Ben ortalama bir çocuktum , şimdi bir devlet okulunda bir çocuğun şansı ile , bir özel okuldaki çocuğun şansını karşılaştırıyorum. Sonuç çok üzücü. İşte bu yüzden siyaset.
Benim büyüdüğüm mahallede bir insanın sabıka kaydının bulunmaması gurur verici bir şeydi. Hacı babam beni hep beladan uzak tutmaya çalıştı , başardı da. Ama yıllar sonra aynı babam twitter üzerinden biraz muhalefet ediyorum diye “yapma oğlum , başına iş alırsın” diye uyarır oldu beni. Neden? Çünkü bu ülkede soru soran , fakirin , yetimin hakkını dert eden , haksızlık bu yaptığınız diyen herkesin başına bir iş gelebilir. İşte bu yüzden siyaset.
Geçtiğimiz 20 yılda ülkenin her kesimi diğer kesimine düşman edildi. Özellikle de şartları kötü , fırsat eşitliği olmayan , geliri görece düşük , düzgün eğitime erişememiş- uzak kalmış kesim , bir şekilde şartlarını zorlamış , iyi kötü eğitim almış ve üretmek ve çalışmaktan başka derdi olmayan eğitimli kesime düşman edildi. “Bunlar var ya bunlar” diye diye okumak , bilgilenmek , üretmek , kendi parasını kazanmak suç hale getirildi. “Okumakla Adam Olunmuyor” başlıklı yeni bir adamlık türetildi. Tam aksine “sadece okumakla adam olunuyor” İşte bu yüzden siyaset.
Sadece siyasette değil toplumun her kesiminde oturacak bir koltuk bulan , yada bulamıyorsa o koltuğu bir şekilde yaratan her vatandaş oturduğu koltuktan kalkmamak için her türlü şeyi yapıyor. Bu muhtarlar için de böyle , esnaf odasında da böyle , siyasi partide de böyle , ticaret odasında da. İktidar çok çekici , kimse bırakmak istemiyor. Benim gözümde iki tip insan var. Birincisi sistemi besleyenler , diğerleri ise sistemden beslenenler. Sistemi besleyen insanlar artık sistemden beslenenleri taşıyamıyor. Bunu hep birlikte değiştirmemiz lazım. İşte bu yüzden siyaset.
Bugün siyasi yelpazenin her yerinde iki tip insan var. Olmak için orada olanlar ve yapmak için orada olanlar. Ben bir şeyler yapmamız lazım diyen insanların konfor alanını terk etmeleri gerektiğini , cesaret edip siyasete girmelerini ve hiç bir şey yapmasalar da orada olmaları gerektiğini düşünüyorum. Yapmak için gelen elbet yapacak bir iş buluyor. Olmak için gelenler ise makam , mevki ve koltuk peşinde. Sürekli konuşup iş üretmiyorlar. Millet de siyaseti sadece konuşulan ve laf ebeliği yapılan bir şey zannediyor. Bakalım gerçekten öyle mi? İşte bu yüzden siyaset.
Biyografimde de yazdım. Ben insan seviyorum. Eskiden mahallelerimizde zengini , fakiri , delisi , akıllısı , üşengeci , çalışkanı hepimiz bir arada yaşıyorduk. Sonra biz fark etmeden pazarlama dünyası mahallelerimiz dahil, her şeyimizi ayırdı. Artık herkes kendine benzeyen insanlarla arkadaş olup , onlarla zaman geçiriyor. Sosyal medyalarımız bile ayrı. Herkes kendine benzeyen insanlarla sosyalleşiyor. Ötekileştirme ise kasaba siyasetinin kitleleri birbirine düşman etme ve kendi kitlesini bir arada tutma aracı. Oysa göbeğini kaşıdığını yada makarnaya oy sattığını düşündüğün adamın yaşam kaygısı da bizim , zenginler diye düşman ettiğin öteki mahallenin gelecek kaygısı da. İş bulamayan gencin feryadı da bizim , bu ülkede yaşanmaz diyerek istemeyerek de olsa başka ülkeye giden gencimizin yüreğindeki vatan hasreti de bizim. Artık kucaklaşma ve ortak bir gelecek konuşma zamanı gelmedi mi? İşte bu yüzden siyaset